Kesik.
Düşünüyorum senin
varlığına dair kurduğum düşlemleri.
‘’Yeter artık!
Yaşamak istemiyorum, acı veriyor an’lar bana!. Seninle tükeniyor tüm varlığım,
yokluğun bir kere daha. Durmadan zehirliyorum! Uyandırıyorum seni, ince bir
dokunuşla! Ürkek gözlerle tanık oluyorum, yitiminin karşısında’’
…
‘’Şimdi ne
yapacağım o’na biliyor musun? O bana ait, anlıyor musun? O’na nasıl sahip
olacağımı, üzerinde neler yapacağımı tahmin bile edemezsin. O benim! Sadece
benim!.. Sen de kim oluyorsun?
Şimdi tutacağım
ellerimde o’nu ve yaşamına dair her şeyi. Kendisi yalvaracak bunun için;
ellerimde tutmam için gövdesini, kendi isteğiyle uzanacak kollarıma; en sonunda
kenetleyecek ellerimi,
İsteyecek büyük bir
iştahla, ona sahip olmamı. ’’
O sırada elini
büyük bir çeviklikle torpidonun gözünde olan silaha atıyor, yüzü darmadağın
olmuş kadın.
‘’Eh yeter lan!
(Doğrultarak elindekini) Senelerce bekledim lan seni! Bunun için miydi her şey?
Şu haline bak!.. Bir de karşıma gelmiş bana ne tatava yapıyorsun, kimsin ulan
sen?’’
Bir diğer tarafa
doğrulan silah.
‘’Yettin lan
sende, başlarım lan sizin..’’
‘’Kimsin
hakikaten kardeşim sen? Gelmiş burada..’’
Kesik bir yerden
başlıyor ufak dokunuşlarla. İlerliyor; gecenin bir yarısında; durmadan
kanıyorum. Durmadan zemine bakıyorum. Etrafını çizdiğim her görüntü için; her
an için, bağışlanmak istiyorum.
Geceye ağlıyorum.
Başım dönüyor. Burada bir kimseyi oluşturuyorum. Hareket noktaları, saatler ve
kaybolan an’lar. Duyacağımı hissediyorum tekrar, bana sesleniyorsun, bir yalanı,
gerçeği, aşk’ı anlamlandırıyorsun;
‘’O çocuk sendin
O’na yardım etmelisin. Kurtarmalısın o’nu
tanık olduğu anlardan,
Ürkek gözlerle seyrediyor, yitimi.
Sessiz, çok sessiz. Kayıtsız ve tepki
vermiyor.
Duy o’nu. Gör o’nu
Yoksa geç olacak her şey için
Beklendiğinde karşısında ölümün
Bağışlayacak ertesinde; gözleri kapanırken
Sönecek ellerinde, nefesi
Seyrederken şimdi, önünde kıpırtısız, soğumaya
başlayan bedeni’’