18 Mayıs 2020 Pazartesi

bir zamanı kendime biçiyorum
üzerime yakışmıyor;geçmiş/gelecek/şimdi
duramayacağima, kaybolduğuma,bulunamayacağima duyduğum derin itimat
sessizliğe yoruyorum
kırpılmayan bakışlara, alınmayan nefeslere,düşlediğim tüm kadınlara
yeniden aşık oluyorum.değiyorum,sessizlik içinde dünyaya
aç bir cenin
istiyor büyük bir iştahla
muhtaç ,bir kucağa
henüz büyümüşken
anlamaya çalışıyor gözleriyle
dahası sessizce
hoşnutsuz bir çocukken üstelik
sıradan görüntüleri, davranışları, hareket ve tavırlarına dek inceleyecek
hoşnutsuzluk verecek bir çocuk


yarıda kesilmiş cümleler,
tanıklık, tanım, belirsizlik ve ünlem. arayış, düzlemler, denklemler,ışığı ikiye bölen sessizlik.
devam ediyorum..
biçim vermek, çabalamak
karanlığı ikiye bölen ses
içeride, gölge oyunları, duyumsanan dehşet  ,gerçekleşmek, çoğalmak 

"mutlu olacağız! çok eğleneceğiz,her şeyi güzel kılacak bu yer parçası!"
gülünç adımlarla ilerliyorum. ürkek sözcüklere sığınıyorum 
"herkesi en içten duygularımla selamlıyorum "
burada geçmişi kutluyorum. gün çekiliyor 
geceyarısı ,vapurdan içimi kaplayan kesif duyguyla
talan edildiğini,akışı,
ıslah edildiğini
silikleşiyor, hayal ve düş
sessizlik ve vurgu
bir yerden dönüyorum
çok uzaklaşmadan
bir cinayeti sürüyorum
kendime dönüyorum
dönmek , geçmek, çoğalmak, çokça susmak,beklemek,durulmak,
sessizlikle kalmak
sessizlikte duvarlar
toprak,taş, bellek,ağaç, kuş, çamur,nehir,
yüzlerce senedir susmak
kadınlar ,erkekler ve çocuklar
ortalık kan gölüne dönmüştü, karanligi  ve sessizliği bölen dehşet verici gerçeğe
"sundurmada otururken, mağrur. babamın azarini işitiyorum. bu sabah bir kaç mahalleden çocukla birlikte yaptığımız yaramazlığı, yavru kediyi.."
kapı sertce vuruluyor. bellek,ağır, dönüşüyor
henüz ne olduğunu kestiremiyorum
dönüşü olmayan, yitirilmiş,yitik
bu coğrafyada kan soluyorum
 

3 Mayıs 2020 Pazar

çürümek
karanlık.duyumsuzluğun ve hissizliğin ,kendini bir varlık olarak tanımlayabilecek bulantı içerisinde, gösterişsiz ve kutsal olmayan bir zamanda. an,mekân, ses, görünüm,ışık (ılık)
kendı olumunu tanımlayabilecek, farkındalığın yarattığı farkındalığı kavrayabilecek (bilinç)
karanlık bir karşıtlık olarak var olmadı
'kendine' bir edim sağlamadı. durmadı,kaybolmadı,bulunmayacak, keşfedilmeyecek ve tüketilemeyecekti
belirlenmiş bir alan. kendine kapalı, yitirilen bir uzuvla
çıplak, arı, gösterişsiz
alınamayıp-satılamayan ağrılar,sancılar,kramplar
görünmek (karanlıkla)
biçimin tekrar edilişi. sözcüklere dayandırılan olumlar
bir pencerenin arkadan izlenişi, içeriye bakmak
dokunmak, kendine, arzu yitimi
durağan bir zemin
iğreti bir tamlamayı kendimle nasıl sonlandirabilirim? bilmiyorum.
maruz kalmak
afişlere, erotizme, hakaretlere, ihlallere,sessizliğe.
uyumak. (mümkünse)
yinelemek
ıslak, sıcak, çamur, havayı ağırlaştıran kan kokusu
dört adet zırhlı araç.iki askeri helikopter,onlarca asker.
bir oda ,iki çocuk,üç yetişkin, bir sofra
misafir -iki kadın
geniş ,olabildiğince geniş;ardı olmayan,yönü gidişatı, aşağısı ve yukarısı bulunmayan bir coğrafya
nefes almak istiyorum.
sis, yerinden kımıldamayan iki bedenin üzerini örtüyor
anımsanan duvarlar,kaçırılan bakışlar
gülüşler
bir yerde çocukların gülmesi, ölümü hafifletiyor
...
güne bakmıyorum, kendimi kaybediyorum
gece, soğuk paletler
yağmur ile boşanan kovanlar
iki kadın
2019
bir ve eksik
şehirlerin ücra köşelerinden, elleri bayağı, tutmuştu, geçmişti.
göğsünü sevimsiz bir uykunun kucağında, insanlardan, kaybedeceklerden, söz vereceklerden,derin manalı, riyakar düşlerden, aldatmacanin bu unutulmuş yer parçasında, sosyal eşitsizliğin dik bir açıyla katlanan suratına doğrulttuğu tüm hınçlı bakışların ortasında karşılaştılar, bir ve eksik.

lüzumsuz duraklar ve bacak arası hikâyelerinden bozma,
kültür eleştirilerinin, kemiği olmayan ve küfüre yakışacak kadar yakın, dedi.
bir hayli düşünülmüş merhaba tutumunun,alnına çatık o tanıdık ifade,
toplu intiharlar,kutsamalar
(gözleri kıpırtısız, kanalizasyon yüklü ve aç)
nereye bakıyordu?
zihninin ortasında;boşluğun peçeteler ve izmaritlerle doldurulmuş bu hüznün sebebi kimdi?
bu kargaşayı zikrine işleyen, bu seçilemeyecek hologram Tanrısı
siyah-beyaz karincalanmaların ve menşei deliliklerin
kuruntulu adamların, koşarak kaçanların..
2018
birkaç mevsimdir yürüyorum. yürüyorum günün ağzında. fotoğraflarda hep gökyüzünü seyrediyorum. insanları, seviyorum.
taşlar yerinden oynamıyor. çığır açılmıyor. önümü iliklemiyorum. 
namlu yönünde ilerliyorum. gücüm ancak gövdeme alabildiğim bir kadın kadar. yabancı ,soğuk, nefes almıyor. 
-korkma
bir cesedin arkasından ne kadar ezebileceksem çenemi ,ezdim.
kadın 
çorak tepenin ardından, uzaklaşmak istemeyen taşları sıvazlıyor.
taş erk.
gökyüzüne doğruluyor, toprağın üzerindeki saman ve kireçle tutturulmuş yığının üzerinde yükseliyor. kaçabilecek bir yer yokmuş gibi
seyir eyliyorum. kadın. 
tekrar ediyor,tekrar.
gölgeye doğru, çekiliyor. 
o,kocaman ellerinde
bir ihanete ,bin yıllardır ezildiği kafatasına
şakaklarına inen terle,kanla,tozla
hesap soruyor.
kabil'den, kendisinden,adamdan ve yükselen yığının üzerindeki taştan 
git-gide, daha yüksek sesle
okumaya başlıyor 
kayıp bir dilin sözcükleri arasından
yüzü kızarıyor, damarları şişiyor, ezilmiş kafatasını 
yüzünü kapatmak için gizliyor parmaklarıyla,
parmaklarını şiddetle gözlerine, 
tanık olduğu her şeye bastırıyor. 
duraksıyorum.
kaçabilecek bir yer yokmuş gibi.
2018

2 Mayıs 2020 Cumartesi

yukarı, aşağı. yukarı ve aşağı. seni bekliyordum. öyle sessizce adımlarını sayıyordum. bak, sana komik bir hikaye anlatacağım. bir gün bir adam; öncelikle onu tarif etmeliyim
durağanlığa,beklemeye, öylesine dakikalar ve terk edilmiş bir coğrafyanın gün batımında, gölgeler ona doğru çekilirken, güvercinler döllerken kuytu yuvalarında ertesi günü
duvarın üzerinde tıraşsız damları seyrederken, adam
ölmeyi,yenilmeyi, aşk'ı
hayata olmadık bir yumru gibi yeşerirken, suskun, eyleyen, yumruklarını sıkan, dişlerini gıcırdatıp, patlayasıca  dudaklarını kemiren,solgun göz altları, titrek çenesi, omuzları düşük, yırtık çoraplarını saklarken, gözlerinin içine bakamayan bu adamı nereden tanıyorum? gece yarısından, sözcüklerden. öylesine kırılgan ve geçirimsizler ki.
oldukça, olağan ve değil.
küfür yemişçesine hayatın orta yerinde
beşerin ve kaosun kaygı verici güzelliğiyle anadan doğma
ölmekte olan bir sabahtan devşirme, henüz gözlerini kapatmamışken
bu tükenip, yok olması gereken
kemikleri ve elleri batıyorken
yumuşak besili bir tene
kendini tekrar eden önyargılı, kusurlu bir surat
eksik bakış, yarım soluk ,karartili bir yüz

"tekrar; hayaller,umut ve ev
yıkılıyor. bağıran bir kadının sesinde"
duyumsamak bu. anımsamak. yalnız, yaşamak değil
ziyan değil
umursamak, eksik başlamak
sönük ve çatallı ,kulagı tırmalayan o sözcüklerin arasından
gecenin bir yerinde
adam
adım
ve adım
adımlarını tereddütle atıyordu sidik kokan merdivenlerden. avuçlarının kanadığını düşündü.bir çok kereler basmadan ve uzak aşırı körfez insanlarına kadar.hepsi benim! dedi. duygulardan, açığa boyanmış denizi gören duvarlardan,
fark etmemiştim! dedi.
parmaklarında ve kaval kemiklerinde killi bir toprağı avuçlayan
kanını ve ağzında satılmış şehirlilerin tınısı
güneşi tutmuş gölgelerde ağlayan
ayaklarını yıkayan kirli adamlar,kirli aynalar
rıhtım benizli kapı eşiğine uyuyanlar
göğsünde ağırlaşan lavinyayı anımsadı
telaşı örtülmüş iyi giyimli bir pazartesi
simit ve ayran kesiyor sabaha
demirler ,yapılar, kacak hayatlar
bükülüyor, dedi!
kapıları tutmalıyız
çantalardan barikatlar yaparak
biz yokken intihara tutumlu geçe yargılarını ve siyaha boyanmış odalarda
sabaha karşı sosyofobik bir ezanla irkilirken
ıslanan etinin ağrısını
duyumsuyorum, dedi!
ince ,şişkin, geniş, uzun,cilalı, cilasız, hastalıklı eller.
havada,serbest bırakılmış,suçlayıcı, bağışlayıcı, yüzüklü, birden fazla yüzüklü, şatafatlı parmaklar. boğumlu, kansız, beyaz,fazla beyaz, biir,iki,üç, dört ve beş.
kararsız, içe dönük, parçalanmış, (daha doğrusu)yenilmiş tırnak uçları.
onlarcası işaret ediyor.huzursuz, titreyen eller daha çok ilgimi çekerdi. sinirli hallerinde havada savruluşlarını hayal ediyorum. sevişirken nerede durması gerektiğini bilemeyen parmaklar
...(?), söylenmesi güç olacak;iktidarsız parmaklar! güzel dans ediyor
vücutları.
ellerine diyecek çok şey var.
2016
bu bir çıkarım yazısıdır.(?)

toplumsallaşma refleksi baskı itkileri
ortadan kaldırıldığından, yaratıcı devinim gücünü "birey"olarak duymak mümkün oluyor. zorunlu,sorumlu,görevli, "öğretici",
"eğitici","baskın", "zorba",
iç seslerin kavramsal olarak giderilmeye çalışılan yönetici/rol model eksikliğine boşalım sağlıyor. geçiçi bir çözüm.  farkındalık, bilinç. bu kavramlar üzerinde duruyorum. farkındalığı söyle açıklıyorum;biyolojik zaman algısının olay ve mekân olgularını mantık ve içgüdü (?)birleştirip yaratılan "an" farkındalığı. süreç farkındalığı.yol(?)
etkilesım halinde olan her mikro-organizmanın farkındalığı mümkün olabilir mi?
düğümlenen düşünceler.
...(?)
farkındalık kesintisiz sürdürebilir mi?
müdahale biçimi (seçmek) nasıl çoğaltılabilir?
(duyumsadığım, gördüğüm, dokunduğum, algıladığım dünya ile
yaşadığım dünya uyuşmuyor)

ertesi bir gün
..(?)
uzun zaman sonra. bir kaç kimsenin(tanımadığım) gözleri önünde
ah! bu bana nasıl da acı veriyor. nasıl da dağlıyor damarlarımı, etlerimi
ha! ha! ha!
...
tabi ki güleceğim. inadına kendime dağıttığım kırılmaz, yıkılmaz tabuların altından nasıl kalkacağım yoksa? nasıl olacak? karmaşık ve kaotik düşüncelerimi nasıl da..(?)
nasıl korkmayacağım insanlardan?

bu gün çarşamba
nabız atışlarımı,yürüyüşümü,nefes alışımı, göz kırpışımı
bir hasta gibi dinliyorum kendimi. gün ışığı çekilinceye,akşam ilerleyinceye yaşıyorum. içimde tırmanan, çoğalan bir çeyrek asır ,değil dahi. kemiklerim,uzuvlarım, damarlarım uzuyor duvarlara doğru. yiyorum parmaklarımı! nasıl bir iştahla hem de!

ertesi bir gün
an kaygıları, kayıpları, göz açılıp gize(?) seyre dalmak
güne çekilmiş kokular,
ağustos böceklerinin, menekşelerin sustuğu bir anda.
2015

bizlere resmedilen dünya.
kıpırtısız,durağan, soğuk tavırlı insan yüzleri. teslimiyetler gürültüsüz.çarpıtılmış.
zihnim,belleğim konuşmacı;buradayım tüm zaman benimle birlikte. "ne içerisinde, ne dışında"
birtakım suratlar.
2015
gözlerini kapat. kâğıda değil. karalama değil. durgun, yüzeysel,güvenli. en tepeden yüzeye. sesler, hiç olamayacağı kadar. sarı bir mavi. dalgaların öfkelenen sesi. hiç, olamayacağı kadar. rastlıyorum sana. bu bir ıtiraf. bunun umuduyla kendimi, seni. uzaklarda olamayacağı kadar.

"sıyrıldığını görmek istiyorum. damarlarından, etlerinden.
bir günden, soyunduruk sözcüklerden ve senden bahsediyorum."
2015
deney sahası; sözler,kelimeler, durmasını istediğimiz çoğunluk

liğme liğme edilip;soğuk metal ve ruhu olmayan platformun üzerinde

kovalayacağım! ardı kesilmeden, henüz.
karton kutudan, kırılır ibaresiyle;
yükselen kahkahalar, sesler

kimdin sen? kimsin sen? ben,senim. sen de ben. daha fazla uğraşmayacağım. adak adamalıyım. kan resmi-dir. daha fazlasına yer yok. köpüklere sarılı bedenler, derin, dipsiz kuyulara atıldığından beri; daha fazlasına yer yok!
2015