Böylesine
gezinmenin bir anlamı var mı? Aklın seyredilişini, derinlerden kurulan bir
kavramı, bir sessizliği anlamak üzere, baskının tüm anlamsızlığını yok etmek
için; yeniden yaratılmak için; sözcüklerle ve cümlelerle. Bekleyişle ve
duyumla. Ne kadar süredir burada; hangi bakışla ve gerçekle başbaşa kaldığında,
yeniden kuruyorum her an’ı, her şekilde ve her sesle.
Seni bir bankın
üzerinde bir sesle irkilerek seyrediyorum. Bir kısmını anlamaya çalışıyor. Bir
kısmını susturmaya çalışıyorum.
‘’Güvenli değil
hiçbir yer. Lütfen, gidin buradan. Artık durduramayacağız. Eviniz bile güvende
değil artık.’’
Her köşeye
saklanıyorum. Artık zihnime bir düğüm oluşturmak için; yüzü sese gizleyen ve
bakarken sana, seni ardında bir gülüşle seyreden her şeyi. Dayanacağım noktaları
kaldıran, bana yazmaktan başka bir çare bırakmayan;
‘’Üzerine
giydiğin bu ölü giysilerini değil, kaldırımın üzerinde otururken; sessizce
kayboluyordu suretin, sen yavaşça uzanıyordun göğsüme. Benim sevdiğim çocuk
oydu. Burada gördüğüm ise sen değilsin. Ölü bir giysiden başka bir şey değil.’’