16 Ekim 2020 Cuma

 

anlamın dar alanında koşturan, soluksuz bir diyalog
 
telaşsız , seslenecek. gülümseyecek
kesik ve sağlam bir çırpınış. düş
sessziliğin içine doğuyorum. uyuyorum, yapışkan sürekli tekrar eden
bir vücud istiyor benden
kıpırtısız bekledim, beni görmeni istedim.
her sokağı adımladığımızda aramıza dönecek
birbirimize bakacak
sarıldığımızı görecektik
sokağı dönüyorum
adımlarıma hakim olarak
öğleden sonrası, ışığın hakimiyeti yiterken
gün, bir kaç çocuğu iliştiriyor parmaklarıma
kesik bir gürültü, ellerim..
‘’ağbi topu atar mısın?’’
kendimi hazırlıyorum. duyumsadığım gökyüzüne
kablolar, direkler,duraklar, geçişler
diz kapaklarım sızlıyor
 
sessizce bakıyor bir metre ötedeki topa. tedirgin olmadan öylece bakıyor
birazdan biri yaklaşacak. gülümsemeyecek.
uzaklaşıyor.
 
durmaya gücü yok.
zihninden bir döngü kurmak adına demin yaşadıklarını durmadan tekrarlıyor.
yüzüne aşına olan çocukları seyrediyor.
nereye bastığından emin olmak istiyor.
eğiliyor. avuçlarını toprağa bastırıyor. parmaklarını geçiriyor.
elleriyle kazıyor bu kimsesizliği
seyrediyor
insanlar, arabalar, suratlar
ellerine ilişiyor
sırtındaki kuruntuyu besliyor
gazate parçalarını bekliyor.
sakallı bir çocuk,
ağlıyor
sımsıkı kapıyor gözlerini,
‘’beni tutuyorsunuz bir yerlerimden, yiyemediğim, karanlığa atamadığım.
ağzınız dopdolu, ithamlarınız ağır. duvarlar kadar büyük ülküleriniz
yaşatmaya değer görmediğiniz, duymadığınız tüm çocuklar için,

yaşayın!’’

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder