Tedirgin ve
gayretli, arıyor durmadan. Zihninde bir an’ın resmi. Düşmüş, yaralanmış,
karşılaşmamış henüz. Birden fazla yüzün olabileceğini, birden fazla olasılığın,
gerçeğin ve hakikatin. Darmadağın olabileceğini; tüketebileceğini günün
ertesinde. Ürküyor, titriyor, soluyor mekanı kendiyle birlikte, arzulamak ve
çabalamak istiyordu. Kurtulmak ve kapanmak. Sonsuz kapanış. İçe doğru çökmek.
Neredeydi tam olarak sınır? Nerede duruyordu? Hangi saati ve acıyı yaşatıyordu?
Hissetmiyorum.
Hissetmiyorum
sana dair söyleyeceklerimi. Bir kimsenin yitmesi. Bir sesin kesilmesi. Bana
baktığında kendi kaybını anımsıyordun. Çocukluğun, kızlığın, öylesine
uzanıyordu kollarıma. Rahatsız olmuyordu hiç kimse. Aldırmıyordu veya. Kırmak
istiyorum; ellerime bıraktığın bu zamanı. Küçük damlaların üzerine çiziyorum
zihnimi. Ben durmadan tükeniyorum. İyi olmak ve güzel olabilmek istiyorum tıpkı
senin gibi. Ellerime bıraktığında ise çehreni, neden durmadan boğuyor ve
sakinleşmiyorum. Hayır!
İyileşmemeli.
En mahreme
dokunuyorum. O en ilke. Kesik kesik çiziyorum bu resmi. Bana bakacaklar beni
görecekler diye saklanıyorum.
Duruyorum öylece.
Kendi içime saklanarak. Sana zarar gelmesin diye, yaralıyorum ellerimi.
Dokunduğum yerler ve mekanlar neden kanıyorlar durmadan? Neden hikaye bir değil
bir çok yerinden çöküyor?
Sarf etmeden; tüm
güzelliklerin seni anımsatacağını sanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder