2 Mayıs 2020 Cumartesi

yukarı, aşağı. yukarı ve aşağı. seni bekliyordum. öyle sessizce adımlarını sayıyordum. bak, sana komik bir hikaye anlatacağım. bir gün bir adam; öncelikle onu tarif etmeliyim
durağanlığa,beklemeye, öylesine dakikalar ve terk edilmiş bir coğrafyanın gün batımında, gölgeler ona doğru çekilirken, güvercinler döllerken kuytu yuvalarında ertesi günü
duvarın üzerinde tıraşsız damları seyrederken, adam
ölmeyi,yenilmeyi, aşk'ı
hayata olmadık bir yumru gibi yeşerirken, suskun, eyleyen, yumruklarını sıkan, dişlerini gıcırdatıp, patlayasıca  dudaklarını kemiren,solgun göz altları, titrek çenesi, omuzları düşük, yırtık çoraplarını saklarken, gözlerinin içine bakamayan bu adamı nereden tanıyorum? gece yarısından, sözcüklerden. öylesine kırılgan ve geçirimsizler ki.
oldukça, olağan ve değil.
küfür yemişçesine hayatın orta yerinde
beşerin ve kaosun kaygı verici güzelliğiyle anadan doğma
ölmekte olan bir sabahtan devşirme, henüz gözlerini kapatmamışken
bu tükenip, yok olması gereken
kemikleri ve elleri batıyorken
yumuşak besili bir tene
kendini tekrar eden önyargılı, kusurlu bir surat
eksik bakış, yarım soluk ,karartili bir yüz

"tekrar; hayaller,umut ve ev
yıkılıyor. bağıran bir kadının sesinde"
duyumsamak bu. anımsamak. yalnız, yaşamak değil
ziyan değil
umursamak, eksik başlamak
sönük ve çatallı ,kulagı tırmalayan o sözcüklerin arasından
gecenin bir yerinde
adam
adım
ve adım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder