3 Mayıs 2020 Pazar

birkaç mevsimdir yürüyorum. yürüyorum günün ağzında. fotoğraflarda hep gökyüzünü seyrediyorum. insanları, seviyorum.
taşlar yerinden oynamıyor. çığır açılmıyor. önümü iliklemiyorum. 
namlu yönünde ilerliyorum. gücüm ancak gövdeme alabildiğim bir kadın kadar. yabancı ,soğuk, nefes almıyor. 
-korkma
bir cesedin arkasından ne kadar ezebileceksem çenemi ,ezdim.
kadın 
çorak tepenin ardından, uzaklaşmak istemeyen taşları sıvazlıyor.
taş erk.
gökyüzüne doğruluyor, toprağın üzerindeki saman ve kireçle tutturulmuş yığının üzerinde yükseliyor. kaçabilecek bir yer yokmuş gibi
seyir eyliyorum. kadın. 
tekrar ediyor,tekrar.
gölgeye doğru, çekiliyor. 
o,kocaman ellerinde
bir ihanete ,bin yıllardır ezildiği kafatasına
şakaklarına inen terle,kanla,tozla
hesap soruyor.
kabil'den, kendisinden,adamdan ve yükselen yığının üzerindeki taştan 
git-gide, daha yüksek sesle
okumaya başlıyor 
kayıp bir dilin sözcükleri arasından
yüzü kızarıyor, damarları şişiyor, ezilmiş kafatasını 
yüzünü kapatmak için gizliyor parmaklarıyla,
parmaklarını şiddetle gözlerine, 
tanık olduğu her şeye bastırıyor. 
duraksıyorum.
kaçabilecek bir yer yokmuş gibi.
2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder