Küçük oyunlarımızı
gördün mü? Kurduğumuz dünyayı. Çocukça ve muzırca bir merak. Nefret ve aşkla. Beni
bir kez daha yıkıyoruz. Şimdi en temiz haliyle. Güzelliği yeniden tanımlıyoruz.
Yıkımın ortasında güne bakan ne varsa; adım adım yaklaşıyoruz. Sabırla ve
gururla. Karşıma gelmek ve bana bakmak ister miydin? Anonimleştirmeden ve durarak.
O en kör noktayı keşfetti. Diğeri tereddüt etmeden bir kez ateşe
verdi tüm korkularını. Dizlerinin bağı çözüldüğünde yani boylu boyuna değil de sürüklenmeden
tuttu ateşi elleriyle ve izledi en yalın haliyle. Şimdi uzak görünümlerin
ardına kurduğu o kimseyi, uzak taraflarını, sakinliğini ve aşk’ını gerçekleştirmek
istiyor yeniden. Arzularını. En uç ve en yakışıksız şekilde. Diğeri dişlerini
gösterdi durmadan. Beriki onu uyardı. Sona doğru gelirken hep bir an, aynı
şekilde gerçekleşti. Aynı insanlar, tavırlar, sakınmalar, durgunluklar. Ritim uydurdu
kendine. Bir hikayeyi en başından unutmak istedi. Taşıdı üzerinde zehir zemberek
ağızıyla. Öpmek istedi, okşamak ve sevmek. Diz çökmesini istedi, teslim almak,
sahip olmak ve düşürmek.
O ne yaptı? Ne söyledi?
Nereye gittiyse bir kez daha kendini inandırmak istedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder