22 Eylül 2021 Çarşamba

 

Nasıl öldüğüne gelince;

Bir kez anlaştı. Bıraktı kollarına kendini. Sardı köşesini, berisini, en ince yerlerini. Kırdı sanki sözün ve iyiliğin halesini. Tüm besinlerini aldı daha fazla acıksın ve istesin diye. An’ı ve hatırayı zedeledi. Titredi ,sarsıldı yeniden. Çöktü yalın ve sadece. Peki ne öğretilmişti? Neler söylenmişti? Nasıl anlatılmıştı bu üst yaratım o’na? Nasıl anlayabilmişti, en uç ve derin kaygılarından sıyrılarak? Karşısına aldığı; bir hışımla sözler savurduğu ve açıkça yaraladığı; güzelliği, saflığı, masumiyeti, erdemi. Hesap soruyordu ;kayıp zamana dayanarak. Geriye anlamsızlığı, boşluğu, kimsesizliği bırakan; benden ne istiyordu? Bana ne borçluydu? Hırpaladı ve aşağıladı. Büyük sorular; yüksek cevaplar; girişilmiş ve ürkütülmüş bir bağlanma şekli. Seni korkutuyor muyum?

Bana neler söylüyorsun? Hiçbir imkan kalmayana kadar tükettim. Hiçbir söz kalmamacasına arıttım. Elimde kalan son güzü bir hiç uğruna hem de alelade, söküp attım!

Şimdi benden hesap mı soruyorsun? Geriye kalan bu posanın ve sayıklamalarının bir fayda getireceğini mi söylüyorsun? Kim olduğunu zannediyorsun?

Beni bir parçan olarak kabul etmen için henüz daha

Bana bir kere daha dokunabilmen için dönüyorum yeniden. Beni görmüyor musun? Bu sorular da neyin nesi?

Bitti! Anlıyor musun?

Benimle konuşurken yüzüme bak! Gör diye gözlerimdeki ışığı ve ölümü. Terk edildi. Karalandı. Savaştı belki en ince sesiyle. Ellerinin içine bir kere daha baktı. Bir kere daha kuramamak üzere bir oyunu. Terk edildi kendisine verilen düzeni, uyumu.

 

Ne istiyorsun benden? İşte! Her şey yerli yerinde. Bir sürede değil, birkaç ömür boyunca. Sürecek bir çocuğun yitmesine. Mani olamayacak ışığın tükenmesine. Saflığı, güzelliği duyuracak; kasveti, çirkinliği sarf edecek. Peki şimdi nerede? Hangi tarafına saklıyor o’nu? Neden sürekli gizliyor? Neden bırakmak istemiyor? Battı. Silkindi. Ulaştı. Sağalttı. Dönüştürdü. Ezdi. 

 

Bir sona adım ve adım yaklaştı.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder